· Exist (Var olmak)
- Example 1: Does life exist on other planets?
- Türkçesi: Diğer gezegenlerde yaşam var mı?
- Example 2: Dinosaurs no longer exist.
- Türkçesi: Dinozorlar artık var olmuyor.
· Heart (Kalp)
- Example 1: Her heart was beating fast.
- Türkçesi: Kalbi hızlı atıyordu.
- Example 2: He has a kind heart.
- Türkçesi: O, iyi kalpli bir insandır.
· Serve (Hizmet etmek)
- Example 1: The waiter will serve our food soon.
- Türkçesi: Garson yakında yemeğimizi servis edecek.
- Example 2: He served in the army for ten years.
- Türkçesi: On yıl boyunca orduda hizmet etti.
· Hero (Kahraman)
- Example 1: Superman is a famous comic book hero.
- Türkçesi: Süpermen, ünlü bir çizgi roman kahramanıdır.
- Example 2: She is a hero in her community.
- Türkçesi: Toplumunda bir kahramandır.
· Fall (Düşmek)
- Example 1: Be careful not to fall down the stairs.
- Türkçesi: Merdivenlerden düşmemeye dikkat et.
- Example 2: The leaves fall in autumn.
- Türkçesi: Sonbaharda yapraklar düşer.
· Feed (Beslemek)
- Example 1: He needs to feed his dog twice a day.
- Türkçesi: Köpeğini günde iki kez beslemesi gerekiyor.
- Example 2: She likes to feed the birds in the park.
- Türkçesi: Parkta kuşları beslemeyi seviyor.
· Act (Davranmak)
- Example 1: It’s important to act quickly in an emergency.
- Türkçesi: Acil bir durumda hızlı davranmak önemlidir.
- Example 2: He decided to act on his plan.
- Türkçesi: Planını uygulamaya karar verdi.
· Argument (Tartışma)
- Example 1: They had an argument about money.
- Türkçesi: Para hakkında bir tartışma yaşadılar.
- Example 2: The argument lasted for over an hour.
- Türkçesi: Tartışma bir saatten fazla sürdü.
· Pilot (Pilot)
- Example 1: The pilot safely landed the plane.
- Türkçesi: Pilot uçağı güvenli bir şekilde indirdi.
- Example 2: She wants to become a pilot.
- Türkçesi: Pilot olmak istiyor.
· Salary (Maaş)
- Example 1: He gets his salary at the end of the month.
- Türkçesi: Maaşını ay sonunda alır.
- Example 2: Her salary is higher than mine.
- Türkçesi: Onun maaşı benimkinden daha yüksek.
· Noisy (Gürültülü)
- Example 1: The street outside is very noisy.
- Türkçesi: Dışarıdaki sokak çok gürültülü.
- Example 2: The children were being noisy in the classroom.
- Türkçesi: Çocuklar sınıfta gürültü yapıyordu.
· Comedy (Komedi)
- Example 1: We watched a comedy movie last night.
- Türkçesi: Dün gece bir komedi filmi izledik.
- Example 2: He enjoys stand-up comedy.
- Türkçesi: Stand-up komediyi seviyor.
· Differently (Farklı şekilde)
- Example 1: She thinks differently than her friends.
- Türkçesi: Arkadaşlarından farklı düşünüyor.
- Example 2: Try to approach the problem differently.
- Türkçesi: Soruna farklı şekilde yaklaşmayı dene.
· Employee (Çalışan)
- Example 1: The company has over 200 employees.
- Türkçesi: Şirketin 200’den fazla çalışanı var.
- Example 2: She is a new employee at the firm.
- Türkçesi: Firmada yeni bir çalışan.
· Crowded (Kalabalık)
- Example 1: The bus was very crowded this morning.
- Türkçesi: Bu sabah otobüs çok kalabalıktı.
- Example 2: The shopping mall is always crowded on weekends.
- Türkçesi: Alışveriş merkezi hafta sonları her zaman kalabalıktır.
· Public (Halk, Kamu)
- Example 1: The park is open to the public.
- Türkçesi: Park halka açıktır.
- Example 2: He made a public announcement yesterday.
- Türkçesi: Dün kamuya bir duyuru yaptı.
· Pack (Paketlemek)
- Example 1: She needs to pack her suitcase for the trip.
- Türkçesi: Gezi için bavulunu paketlemesi gerekiyor.
- Example 2: He packed the gifts carefully.
- Türkçesi: Hediyeleri dikkatlice paketledi.
· Invent (İcat etmek)
- Example 1: Alexander Graham Bell invented the telephone.
- Türkçesi: Alexander Graham Bell telefonu icat etti.
- Example 2: She likes to invent new recipes.
- Türkçesi: Yeni tarifler icat etmeyi seviyor.
· Fiction (Kurgu)
- Example 1: He enjoys reading science fiction novels.
- Türkçesi: Bilim kurgu romanları okumayı seviyor.
- Example 2: Fiction books can take you to imaginary worlds.
- Türkçesi: Kurgu kitaplar sizi hayali dünyalara götürebilir.
· Fat (Yağ, Şişman)
- Example 1: This meat has a lot of fat.
- Türkçesi: Bu etin çok fazla yağı var.
- Example 2: He decided to lose weight because he felt too fat.
- Türkçesi: Çok şişman hissettiği için kilo vermeye karar verdi.